Gerçek Feng Shui din veya batıl inanca dayanmaz. O, binyıllar boyunca denenip sınanmış ve uygulanmış bir doğa bilimidir. Ekoloji belki de Feng Shui’nin batı dünyasındaki en yakın karşılığıdır, ancak ekoloji bitki ve hayvanları incelerken, Feng Shui binalar ve insanlar da dahil olmak üzere tüm madde alemiyle uğraşır.
Feng Shui doğayla insan, insanla doğa arasındaki enerji akışını inceler. Bu doğal akış bizim büyüme, gelişme ve hissetme biçimimizi yönetir. Evrensel enerji daimi bir değişim süreci içinde bulunduğundan, bu etkileşim bize bazen daha iyi yönde, bazen de aksine tesir eder. Böylece yaşam kalitemizi doğrudan etkilemiş olur.
Bu süreci anlayıp özümseyerek hayatımızdan olumsuz etkileri çıkarıp, olumluları muhafaza edebiliriz. Neticede stresimiz azalır ve enerjimizi yaşantımızda daha iyi şeylerin gerçekleşmesi icin kullanabiliriz. İşte bu, gerçek Feng Shui’nin özü olan “olayları akışına bırakma” veya “ahenk ve denge” kavramlarının esas tanımıdır.
NEDEN BUGÜN GERÇEK FENG SHUI'YE GEREKSİNİM DUYUYORUZ?
Feng Shui’nin kökenleri Çinlilerle sınırlı değildi, eski medeniyetlerin çoğu bir tür Feng Shui kullanmışlardı. Günümüzde tekrar popüler olmasının nedeni, hızlı yaşayan toplumumuzun giderek doğal yaşam tarzından uzaklaşmasıdır. Türümüze has bir önseziyle yaşamımızda bir şeyin eksik olduğunu hissederiz, ancak adını koyamadığımızdan, sürekli o elle tutulamayan “şeyi” arayıp dururuz. Feng Shui’nin temel prensiplerinden biri ‘yin ve yang’ veya bir başka deyişle “doğal denge”dir. Bu prensip bize şunu gösterir: Eğer bir şey en uç noktasına gelmişse, mutlaka bunun tam tersi olan konuma geçecektir. Günümüzün yaşam biçimleri aşırı uçlarda geziyor, doğal çevremizin önemini unutuyoruz. Bunun sonucu olarak, şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla stres ve kaygı yaşıyoruz. Halihazırda teknoloji yoluyla stresi kendi içinde taşıyan maddeler varediyoruz. Komik bir şey gördüğümüz veya duyduğumuz zaman attığımız kahkaha kadar kolaylıkla bu stresi de içimize çekebiliriz, öyle değil mi?
Oysa, Gerçek Feng Shui’nin bize verdiği güçle bu stresi içimizden söküp atarak daha dengeli ve mutlu bir hayat yaşayabiliriz.
NEDEN ''RÜZGAR VE SU''?
Feng Shui’nin sözlük anlamı Rüzgar ve su’dur. Rüzgâr ve su gibi doğal güçler kimyasal bileşimlerden meydana gelir. Ne zaman ki bu bileşimler birbirleriyle karşılaşır, işte o zaman reaksiyona girer ve form değiştirirler, o sırada da çevreye enerji yayılır. Bilimsel tanımına göre enerji “herhangi bir nesnenin sahip olduğu fiziksel bir özellik olup, o nesnenin iş yapabilme kabiliyetinin ölçüsüdür. Bazı şeylerin gerçekleşebilmesi için nesnenin içindeki bu enerjinin bir bölümünün bir başka nesneye transferi gerekir.” Güç ise bu transferin gerçekleşme hızıdır. “Rüzgâr ve su” bu sürecin en çarpıcı örneklerinden biridir.
Gelin bunu solunum sürecine bakarak daha derinlemesine açıklayalım. Solunumda, yediğiniz gıda, içinize çektiğiniz oksijenle (rüzgâr) reaksiyona girerek karbondioksit ve suya dönüşür. Bu iki bileşiğin oluşumu sırasında ortaya çıkan enerji ise vücudunuzu güçlendirerek veya onu “metabolize ederek” hayatınızı sürdürmenizi sağlar. Dolayısıyla siz aslında rüzgâr ve suyun gücünün, veya Çinlilerin deyişiyle Feng Shui’nin yaşayan kanıtlarısınız. Bu, rüzgâr ve suyun nasıl enerji ürettiğine ve güç transfer ettiğine ilişkin faydalı bir örnektir. Evinizde de aynı şey olmaktadır. Enerjiyi yaratan rüzgârınız da suyunuz da var, peki ama bu enerji, yani birşeylerin olmasını sağlayabilen bu kudret nereye akıyor? Eğer size veya sizin evinize akmıyorsa, o zaman bir Feng Shui danışmanı bu gücü yeniden yönlendirerek hayatınızda daha iyi şeylerin olması için size yardım edebilir.
No comments:
Post a Comment